Sporun ruh ve şeklini yenilemek..

Sporun ruh ve şeklini yenilemek..

Savaşta düşmanı takım halinde alt etmeye, mağlup etmeye yönelik davranışlar ve sonuçta güçlü olanın galibiyeti, cirit müsabakalarının ana temasıdır.

Her müsabaka gibi, ciritte de puan kazanma çabası vardır. Puanlamada, oyunda sergilenen hareketler dikkate alınır ve puan kazandıran veya kaybettiren özellikleri ile sayısal olarak değerlendirilir. Oyun puanlaması kriterleri takımlarca müsabakadan önce kararlaştırılır ve bu değerlere göre müsabaka sonuçlandırılır. Puan farkları takımların oyun puanını belirler. Toplam puanı yüksek olan takım galip sayılır.

Böyle olduğu halde, hiç bir spor müsabakasında bulunmayan, sadece ciritte olan ‘rakibi affetme, bağışlama’ davranışı, ciride farklı bir anlam yüklemektedir. Rakibini bağışlayan sporcuya ve takımına puan kazandırmaktadır: Rakibe alan içinde cirit isabet ettirme nasıl puan kasandırıyorsa, aynı şekilde rakibe cirit atmaktan vazgeçme (bağışlama), rakibinin hamlesini bozma, atılan ciridi oyun alanında havada tutma (alay durağı yasaklanan bölgede hariç), tehlikeli durumda puandan vazgeçme hareketlerinin her biri de 3 puan olarak değerlendirilir.

Zayıf düşene el kaldırmamanın, güçsüze vurmak yerine onu bağışlamanın gerekliliğini ifade eden bu davranış, adeta spor ve erdemin bir arada sergilenişidir. Hasmının önünü kesip, ona ciritle vurma fırsatı varken vurmayan, rakibini affeden sporcuların bu anlamlı davranışları, asaletlerini ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla sporumuza aranan ruhun ciritte olduğunu söyleyebiliriz.

Spor, dünya çapında bir endüstri haline geldi.. Büyük paraların döndüğü sportif faaliyetlerde, sporcular, rızaları gözetilmeden adeta bir ‘eşya’ gibi alınıp satılıyor. Spor, medyatik bir şölene dönüşürken, sporcular nesneleşiyor, ticari mahiyet ve hüviyet kazanıyor. Sporun uluslar arası politikaların aracı haline düşürülmesi de cabası..

Batı bilimi, düşünceyi ve sanatı bozduğu gibi sporu da bozdu. Ülkemiz yabancılaştıkça bu bozgundan payımızı alıyoruz: Uluslar arası organizasyonlar bile kuşku götürüyor. Her spor dalında, müsabakalarda, sporcuların doping yapması, şike olayları ve pek çok haksızlık gündeme gelebiliyor. Sponsor kuruluşlar ve medya, sunduğu büyük bütçelerle sporu yozlaştırıp çürütebiliyor. Federasyon, hakem kurulu, kulüpler ve sporcular şüpheli duruma düşürüldü.

Dünya güçlerinin büyük sermaye bağladıkları spor organizasyonlarından çıkıp uzak durmak, gençlerimizin ruh ve beden sağlıkları açısından hayati öneme sahiptir. Kültür endüstrisi, medya ve spor endüstrisi, bütün bir yeryüzünü sarıp gençliği çürütmektedir. Spor, dünya sistemini meşrulaştıran bir araç işlevine indirgenmiştir.

Zeka, çeviklik, dayanıklılık, yetenek ve deneyim aranan sporcuda eksik olan tek şey erdem. Oysa bizim medeniyetimizde spor, gençlerin gelişim ve olgunlaşmalarında önemli bir eğitim – öğretim alanıdır. Gençler, spor müsabakalarıyla, hayata ve savaşa hazırlanırken, erdemli kalmayı da becerebilirler..

Türkiye, sporu, endüstri olmaktan çıkarmalı, amatör uğraşı haline getirmeli ve erdemli spora dönmeli.. Bu medeniyetimizde var: Cirit, erdemin gözetildiği bir spor dalı. Güreş de erdeme dayalı bir spor.

Sporu, asli özelliklerine biz kavuşturabiliriz. Milletimiz, zengin medeniyet değerlerini hayatın her alanına, spora bile taşımıştır. Erdemli sporu, dün başardığımız gibi, bugün de başarabiliriz. Tüm spor dalları, yeni ruh ve şekliyle, öce İslam dünyasına, oradan da bütün bir yeryüzüne yayılmalı…