Medya Platformu Derneği yönetim kurulu toplantılarının birinde, “Ailede Medya Okur Yazarlığı Bilinci” konusunun üzerinde ne kadar durulsa az olacağını söylemiştim. Arkadaşlar da onayladılar. Bu konuda bir kitap çalışması yapıyorum.
Son yıllarda hızla gelişen teknolojik araçların, bunların arasında iletişim araçlarının, bütün bir toplumu, onun kök hücresi aileleri etkisi altına aldı. Teknolojik araçların yenileri de hayatımıza girmeye devam ediyor. Bütün bu teknolojik araçlar, hayatımızı kolaylaştırma adına günlük yaşayışımıza giriyorlar, her alanda kullanılır hale geliyorlar.
Hayatımıza katılımları bakımından bir derecelendirme yapılacak olsa, kitle iletişim araçları ilk sırayı alıyor. Televizyonlar, cep telefonları, bilgisayarlar..
MEDYA TEK TİPLEŞTİRİR
Televizyon izlemede, yüzde 95 aktif olan televizyondur, yüzde 5 aktif olan insandır. Yani insan yüzde 95 pasiftir. Düşünün, akşam olmuş, üzerinizde pijamalarla rahat bir şekilde televizyonun karşısına geçmişsiniz. Bu şu demektir: “Ben her türlü etkilenmeye açığım, gel ve işgal et beni.” Elinize kumandayı alarak aktif olduğunuzu zannediyorsunuz, ama aslında o sizi kumanda ediyor. Hayal gücünüz çalışmıyor. Televizyon izlerken nabız atışları bile üçte bir oranında azalıyor. Yani siz, biyolojiniz, metabolizmanız ve zihinsel faaliyetlerinizle bir bütün olarak edilgenleştiriliyorsunuz. Her şey, hazır bir paket halinde sunuluyor size. “Bu türküyü dinlerken, böyle hayal kurman ve bunu düşünmen gerekiyor.” diyorlar bize. Ama ben belki başka bir şey hayal etmek istiyorum. “Hayır” diyor televizyon, “hepiniz bunu düşüneceksiniz!”
Medya, televizyon, internet, radyo ve gazete, herkesin aynı şeyi düşünüp, aynı şeyi hissetmelerini istiyor. Amacı tek tip insan oluşturmak mı dersiniz? Elbette. Tek tipleştirme var. Peki radyoda nasıl oluyor? Biz radyo dinlerken yüzde 50 aktifiz. Radyo dinlerken aynı zamanda başka şeyle de meşgul olabiliyorsunuz. Radyo daha avantajlı kullanılabiliyor. Söz konusu radyo, ritim odaklı değil, hakikat odaklı, düşünce odaklı yayın yaparsa, çok fazla etkili olur. Gazetenin etkileme oranı daha düşüktür; yazıyı tekrar tekrar okursunuz, okumayı yavaşlatabilirsiniz. Metne itiraz etme imkanı var gazetede, eleştirme imkanı var. Kitap okumada ise, bugüne kadar aşılamamış en büyük tefekkür aracı olma özelliği vardır. Düşünce odaklıdır ve yüzde 99 siz aktifsinizdir. Roman okurken, okuduğunuz mekanları gözünüzde siz canlandırırsınız. Zihindeki faaliyet çoktur. Çarklar çok yönlü döner.
Kitle iletişim araçlarının, insan ve toplum üzerindeki tek tipleştirici etkisi üzerinde ciddiyetle durulmalı artık. Halkın bayağı zevkine uygun, reyting ve para kazandıran yayınlardan başka alternatif sunulmaması, izleyiciye seçme hakkı tanınmaması, reklamların tüketimi pompalaması sonucu aşırı bir yozlaşma ortaya çıkmıştır.
Denetleyenlerin işi savsaklaması ya da meslek dışı kaygılar nedeniyle olumsuz etkinin önüne geçilememektedir. Bu yüzden medyayla insan, toplum ve kültürler hızla değişime uğratılmaktadır. Modern medya ortamı, insan ve toplumun beğenileriyle oynanmakta ve tüketim aracı haline getirilmektedir.
MEDYA YABANCILAŞMANIN ÖNCÜSÜ
Kitle iletişim araçlarından televizyon, cep telefonu ve internet, hayatımızda ciddi bir sorun haline geldi. Bu üç iletişim aracı, insanlar arası iletişimi oldukça azaltıyor, hatta ilişkileri iyice zayıflatıyor. Hele televizyon, bireylerin boş zamanlarında birbirleriyle iletişim kurmalarına ve fikir alış verişine imkan bırakmıyor. Misafirlikte bile ev sahibi ve konuk, sohbet edeceklerine, oturup birlikte televizyon seyrediyorlar. Konuşsalar, havadan sudan bahsederken, eşten, dosttan, yakın çevreden konuşurken, hayatta olmayanları anarken, hayatı ve ölümü gözden geçirecekler, ayetler, hadisler zikredilecek, kendi değerleri canlanacak ve kültürleriyle hayat arasında bağ kurmayı başaracaklar.. Televizyon seyredince beyinleri yıkanıyor, yabancı kültürün bilgi bombardımanına uğruyorlar.. Medya, toplumumuzu yabancılaştırıyor.
Araştırmalar, ailede, kitle iletişim araçlarından en büyük etkilenme ve erozyonun çocuklarda olduğunu ortaya koymaktadır. Yeterli bilinç ve seçicilik seviyesine ulaşmayan çocuğun, saatlerini karşısına geçirdiği televizyondan etkilenmemesi mümkün değil.
Televizyon üzerindeki denetimin zayıf olduğu ülkelerde, en çok zarar görenlerin gelişim çağındaki çocuklar olduğu görülmektedir. Bilinçsiz aileler, televizyonun olumsuz etkisini fark edip ve çocuğun saatlerin harcadığı televizyon konusuna yeterince eğilmiyor. Uyku, dinlenme ve ders çalışma ile geçmesi gereken zamanı, televizyon başında geçiren çocukların sayısı oldukça yüksek, günümüz toplumlarında. Derslerinde başarısız çocukların gelişimine, medya tarafından ağır bir darbe indirilmektedir. Çocukların arkadaş ve oyuncağı televizyonlar, cep telefonları ve bilgisayar / internet, çocuğun arkadaşlarıyla az zaman geçirmesine ve daha az oyun oynaması, çocukta iletişim ve ilişki sorunlarının kaynağı olmaktadır.
Sadece çocuklar değil, bütün aile fertleri bu değişimi yaşıyor zaten. Dinlediğimiz müzikten giydiğimiz kıyafete, yiyip içtiğimiz şeylerden evimizin dekorasyonuna kadar, okuduğumuz kitaptan izlediğimiz filme kadar belli bir etkileşimi yaşıyoruz hep birlikte. Haber programları, tartışma programları, sosyal, ekonomik ve siyasal görüşümüzü belirliyor, söz ve davranışlarımıza referans oluyor.
Batılı hayat tarzlarını, insan ilişkilerini vb. birçok durumu yansıtan dünya sinemasının önde gelen filmleri, Batı özentisi içindeki insanların çarpık ilişkilerini konu alan diziler, yerli yaşam tarzlarını alaya alan, alaturkayı komediyle değersizleştiren sitkomlar medyanın yabancılaştırma öncülüğüne örnek gösterilebilir. Kültürel bombardımanın yanında, siyasi ve ekonomik alanda da kitle iletişim araçlarından, yararlanıldığı görülmektedir; insanlar, tüketim kültürüne itilirken, sömürgeleştirici politikalara özendirilir.
MEDYA YUVA YIKIYOR
Kitle iletişim araçlarının halk eğitimi iddiası vardır, açıkça dile getirilmese de, ön kabuldür bu. Oysa medya, iyi bir eğitim aracı değildir: Bireyin özel sorunları vardır, ama medya, genel geçer bilgiler ile sorunlu kişilerin yolunu keser.
Mutlu veya mutsuz olduğu zamanlarda, medya, insanımıza yol göstermek yerine, aldatıcı, oyalayıcı bir araç durumuna gelmiştir. Bireyin kendi sorunlarına ilişkin çözümler bulmasını da engellemektedir.
Kitle iletişim araçları, insana ihtiyacı olsun veya olmasın ayrıntılı bilgi ve haberler verir. Fakat bu haber ve bilgileri verirken, aralarında gerçek bir bağlantının bulunup bulunmadığı hakkında açıklama getirmez. Sistemli bir bilgi değildir bu; bilgi bombardımanı şeklinde olur, medyadan yağan bilgiler zihne yığılır ve çoğu kez zihinde bir düzene konulamaz. Medyadan ilahiyatçı olanlar olduğu gibi, tıp doktoru, avukat, iktisatçı ve politikacı olanlar bile görülmektedir. Medya, bilgiyi, kaynağı, nesnesi ve amacını tahrif ederek ya da aşırılaştırarak buharlaştırır, bir bulamaç yapar ve her derde şifa olduğunu ileri sürer.
Ekonomik sıkıntıya düşen ailelerde kadın programları, sorunlu aileleri ekrana çıkartıp o kadar çok olay haber verir ki seyirci şaşar, kendi sorununu bile algılayamaz hale gelir. Medya, insanların bunalım ve gerilimlerine karşı rasyonel bir bakış açısı bile sunamaz oysa. Bu gibi sunumlarda bireye şiddet ya da hiçbir şeyi ciddiye almaması telkin edilir veya önerilir. Medya, son dönemlerde yuva yıkar hale gelmiştir.