Modern dünyada salgın hastalık haline gelen “yalnızlık hali,” ülkemizde de giderek yaygınlaşıyor.
Çağımızın insanı pek çok imkâna sahip olmasına rağmen, sürekli koşuşturması ve ruhunun tatminsizliği nedeniyle “yalnızlık ve bunalımlarla” iç içe yaşamak zorunda kalıyor.
İstesek de istemesek de “çağın hastalığı” haline gelen bu yalnızlığı bir şekilde yaşıyoruz.
Bazen yoğun hayat mücadelesi koşuşturmasından fırsat bulduğumuzda, ruhumuzu ve bedenimizi dinlendireceğimiz bir mekân ararken, bazen de koca şehirde kendimizi yapayalnız hissediyoruz.
“Modern dünyanın bir parçası haline gelen yalnızlık,” Batı dünyasıyla mukayese ettiğimizde, ülkemizde kuşkusuz çok daha hafif bir şekilde yaşanmaktadır.
Henüz “Batı insanı gibi” yapayalnız duruma düşmedik ama gidişat oraya doğu hızlı bir şekilde gidiyor.
Hele hele, kadının “özgür ve bağımsız yaşama arzusu,” onu daha fazla yalnızlığa itmektedir.
@@@@@@@@@@@@
Tarihi birikimimizden,
Aile bağlarımızdan,
İnsani birlikteliğimizden
Ve kültürel değerlerimizin sağlamlığından aldığımız güçle henüz “yalnızlığın pençesine tam düşmedik.”
En azından şimdilik böyle…
“Yalnızlık korkusu,” insanın en temel korkularından biri kabul ediliyor.
“Yalnız olduğunun farkına varan ve bir başkasını arayan tek varlık insandır.”
Kendisinin ve başkalarının varlığını tanımaya başladığı andan itibaren her insan, “bir eş, bir arkadaş bir dost aramaya” koyuluyor.
İnsan yalnızlaştığında, biyolojik, sosyolojik ve psikolojik sorunları bütün duygularını alt-üst ediyor.
Tabi bu arada “yalnız olmak” ile “yalnızlaşmak” aynı şey olmadığını da belirtelim.
@@@@@@@@@@@@
Ülkemiz insanı değişimi, gelişimi ve dönüşümü çok hızlı bir şekilde yaşarken, sosyo-kültürel alt yapımız tam oluşmadığından “yozlaşmaları” da beraberinde yaşıyoruz.
Bilindiği gibi kadınlar, erkeklere göre “daha duygusal ve hassas” davranışlar sergiliyorlar.
İlişkilerinde bağlılık, merhamet ve acıma gibi duyguları erkeklere göre fazladır.
Önemsedikleri en önemli değerleri ellerinden alındığında “yalnızlık hissini” çok daha fazla yaşıyorlar.
Yapılan araştırmalara göre son yıllarda, “yalnız yaşayan kadınların oranında büyük artışlar”olmaktadır.
“Bağımsız bir hayatı seçerek kocadan ve aileden kendini soyutlayan kadınların sayısı giderek artıyor.”
Her ne kadar yalnız yaşama arzusu kendi tercihleri doğrultusunda olsa bile, özellikle “orta yaşlarda ve yaşlılıkta” kendi başına kalmanın zorluğuyla mücadele etmek durumunda kalıyorlar.
@@@@@@@@@@@
İngiltere’de Plymouth International College üniversitesinin yaptığı bir araştırmaya göre;
”Kadınların beşte birinin hiçbir zaman çocuk sahibi olmak istemedikleri belirtilirken, gelişmiş ülkelerde 30’lu yaşlarından önce pek çok kadının “evliliğin kutsallığına ve gelenekselliğe sırt çevirdiği” ifade ediliyor.
Aynı araştırmaya göre;
“Orta yaşlarda yalnız yaşayanların bunama riski, eşleriyle birlikte olanlardan iki kat fazla.”
Orta yaşlarda dul kalanlarda ise risk üç katına çıkıyor.
2040 yılına gelindiğinde;
Dünya genelinde bunama sorunundan muzdarip olanların sayısının “80 milyonu geçmesi”bekleniyor.
@@@@@@@@@@@
Türkiye, yüzünü Batı’ya döndüğü ve yaşam tarzını onlar gibi dizayn ettiği sürece, kadınıyla-erkeğiyle onların durumuna düşeceği ortadadır.
Çare;
Aslımıza dönmek,
Doğallığımızı korumak,
Dinimize ve dilimize inanarak sarılmak,
Kendi kültürel değerlerimizden kopmadan, “kimliğimizi ve kişiliğimizi” muhafaza edebilmek…