Bu sözü bir-çok etkili ve yetkili kişiler dillendiriyor.
“Küresel pandemi salgını” ile birlikte her şey değişmeye başladı.
İnsani ilişkiler, dostluklar, komşuluklar ve sosyal olaylar değişti.
Eğitimde, beslenmede, sağlıkta ve iletişimde büyük çapta farlılıklar ortaya çıktı.
Daha bir sürü değişiklikler…
Aşağı yukarı her kes bunların geçici olduğunu düşünüyor.
Yapılacak ”aşılarla birlikte bu sorunların biteceğine” inanılıyor.
Gerçekten bitecek mi?
*********
Aşılanmayla birlikte bir rahatlığın olacağı muhakkak.
Belki bu “korona virüs” balası bitecek.
Ancak,
Bu korona virüs belası bitse bile, arkasından başka bir “bulaşıcı virüs” devreye girecektir.
“Nereden biliyorsun?” diyeceksiniz.
Ben kâhin değilim.
Bunu bir şey bildiğimden dolayı da söylemiyorum.
Tahminlerimi ve kanaatlerimi söylüyorum.
“Geçmişle bu günü kıyaslayarak” söylüyorum.
“Hak ile batılı” karşılaştırarak söylüyorum.
Yüce Yaratan’ın ikazlarından yola çıkarak “sadece yorum” yapıyorum.
*********
Kâinatta var olan her şeyin “iki yönü” vardır.
Birincisi: Görünen yönü.
İkincisi: Görünmeyen gizemli yönü.
Görünen yönü; akılla, ilimle, araştırmalarla ortaya koyulur ve açıklanır.
Görünmeyen gizemli yönü ise, bilinmez.
Ancak “tahminler ve yorumlar” yapılır.
Buna “öngörü” veya “feraset” de diyebilirsiniz
Doğrudur yanlıştır, buna bir şey diyemem.
*********
“Çağımız insanının bir gerçeği” var.
Çağımız insanı, “tatminsiz.”
Hiç bir şeyle yetinmiyor.
Hiç bir şeyle “mutlu” olmuyor.
Hep daha fazlasını istiyor.
Devamlı tüketiyor.
Olmayınca da “baş kaldırıyor.”
Hepsi olmasa bile, insanımızın büyük bir çoğunluğu böyle.
Özellikle yeni nesil, bunu sınırsız bir şekilde yaşıyor.
*********
“Olanla yetinmeme psikolojisi,” insanı bunalıma kadar götürüyor.
Kazandığından daha fazlasını harcıyor.
Sıkıntıya, zorluğa hiç tahammülü yok.
Kapitalizmin sunduğu “egoizmi,” her şeyin üstünde tutuyor.
Eğlenceyi, zevki ve seyahati “zaruri bir ihtiyaç” olarak görüyor.
“Sorumluluk duygusunu” daha fazla kendi istekleri için kullanıyor.
*********
Durum böyle olunca, “ sosyal hayatın dengesi bozuluyor.”
“Kendin için istediğini başkaları için de istemelisin” ilkesi bozuluyor.
Bu durum karşısında; doğal “ikazlar ve uyarılar” gelmeye başlıyor.
Bizde ve bütün Dünyada büyük kasırgalar, yangınlar, sel felaketleri, tsunamiler, depremler, ekonomik krizler, virüs salgınları ve volkan patlamaları bunlardan yalnızca birkaç tanesi...
Bu felaketlerin sonucunda da,
Ölümlerin, yaralanmaların ve sakat kalmaların faturaları maalesef çok acı oluyor.
*********
Bu uyarılardan, bu ikazlardan ders alabilenler, “kendine dönme” fırsatını yakalayabiliyor.
Alamayanların durumu ne olur, onu Yüce Allah bilir…
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Eğitimci