Yeni Şafak Gazetesi yazarı Akif Emre bugün hayatını kaybetti. Gazeteci yazar Akif Emre'nin kalp krizi geçirmesi sonucu hayata veda ettiği öğrenildi. Akif Emre, bir dönem Yeni Şafak'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yapmıştı. Peki Akif Emre kimdir? İşte ayrıntılar...
Akif Emre kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Akif Emre kimdir? Yazmış olduğu kitaplar ve hazırladığı belgesellerle akıllarda yer almış ünlü gazeteci yazar yazmış olduğu köşe yazılarıyla ve toplumun beğenisini kazanmıştı. İşte Akif Emre'nin hayatına dair detaylar...
Akif Emre'nin yayımlanmış kitapları:
Göstergeler, İz Yayınları
İzler, (Arnavutça da yayınlandı) Birinci baskı: Yöneliş Yayınları; İkinci baskı: Büyüyen Ay Yayınları
Küreselliğin Fay Hattı, Yöneliş Yayınları
Çizgisiz Defter; Büyüyen Ay Yayınları
Akif Emre'nin belgeselleri:
Emre, İnsan, Küre ve Klasik yayınlarının yayın yönetmenliğini yaptı. Belgesel çalışmalarına yoğunlaşarak, Elveda Endülüs: Moriskolar (5 bölüm), Osmanlı şehirleri (Saraybosna], Mostar, Üsküp, Selanik 1,2, Kudüs1,2 ve Mimar Sinan (6 Bölüm) başta olmak üzere birçok belgesel hazırladı
AKİF EMRE KİMDİR?
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Akif Emre, Kayseri doğumludur. İlk ve orta öğrenimini kayseri'de tamamlayan Emre İstanbul'da mühendislik eğitimi almıştır.
Yayıncılık, gazetecilik ve televizyonculuk yapan Akif Emre, tıpkı bir seyyah gibi seyahatler etti. Yeni Devir’de gazeteciliğe başlaya Emre, Yeni Şafak gazetesinin kurucuları arasında yer aldı ve bir dönem genel yayın yönetmenliğini üstlendi.
Akif Emre, Akabe yayınlarında başladığı yayıncılık deneyimini İnsan, Küre ve Klasik yayınlarının yayın yönetmenliği görevlerini üstlenerek sürdürdü.
Belgesel çalışmalarına yoğunlaşan Emre, Osmanlı şehirleri (Saraybosna], Mostar, Üsküp, Selanik 1,2, Kudüs1,2 ve Mimar Sinan (6 Bölüm) başta olmak üzere birçok belgesel hazırladı.
Dünya Bülteni’nde (www.dunyabulteni.net) Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptı.
Akif Emre en son www.haberiyat.com'da Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapıyordu.
Akif Emre'nin son köşe yazısı:
Riyad’da bir Marvel filmi
Bazı resimler temsil ettiği sanılan nesneleri resmetmezler. Bunu anlamak için resmin altına ne olmadığını yazmak gerekebilir. Tıpkı sürrealist ressam Rene Magritte resminde olduğu gibi, “bu bir pipo değildir" demek zorunda kalabilirsiniz. Foucault gibi düşünürler de bunun neden bir pipo olmadığına dair kitap yazmak zorunda kalabilirler. Oysa söz konusu ressamın tablosunda bir pipo resmi vardır ama mevzubahis etmemize neden olan resmin altına iliştirdiği yazıdır: Bu bir pipo değildir.Suudi Arabistan'ı ziyaret eden (ticaret eden) Trump 110 milyar dolarlık silah anlaşması yaptıktan sonra uluslararası bir açılış yaptı. Riyad'da “itidal" adı verilen “Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi"nin açılışını gerçekleştirdi. Açılış sırasında ortaya çıkan fotoğraf her şeyi gölgelediği gibi, çok şeyi de açıklayacak mahiyette idi. Bir dünya küresine ellerini koyan üç isim. Aydınlatılmış kürenin alttan ışıklarının çehrelerine vurmasıyla karanlık mekanda ortaya çıkan manzara “gölgelerin gücü adına" savaş tamtamları çalan çizgi roman kahramanlarını hatırlatıyordu. Bir yanda askeri darbeyle iktidara el koymuş bir diktatör, diğer tarafta bir hanedan reisi ve demokratik dünyanın patronu… Üçü de küre-i arza el koymuş, meçhul karanlığa bakarak radikalizmle mücadele yemini ediyorlar gibi. Marvel'in Galaksinin Bekçileri'nden bir sahne sanki..Bu resmin tek başına ne anlama geldiğini çözmek için kafa patlatabiliriz. Ama resim altına yazılacak şu cümleden daha anlamlı olmayacaktır bu açıklamalar. “Bu fotoğraf sadece fotoğraftan ibaret değildir". “Neden bu bir fotoğraf değildir"i anlamak için biraz geriye gitmek gerekir.Suud'da radikal düşüncelerle mücadele merkezinin açılması ironik biçimde komünizmle mücadele derneklerini hatırlatıyor. Bu da Soğuk Savaş dönemi Türkiye'de açılmıştı, ama benzerleri başka yerlerde de vardı. Ancak Suud'a açılan başka bir alan vardı ki, o anlaşılmadan bugün oynanan uluslararası trajikomik oyun anlaşılamaz.Özellikle 60'lardan sonra Suud merkezli İslam dünyası başta olmak üzere küresel ölçekte örgütlenen bir yapıyı az çok herkes hatırlayacaktır. Özellikle Türkiye'deki sol kesimlerin her cami inşaatının bile kaynağını buraya bağladıkları Rabıta örgütü. Uluslararası İslam Birliği, yahut Rabıtatü'l-Alemi'l-İslamiye olarak bilinen Rabıta.Kitaplar basan, uluslararası düzeyde bazı çalışmaları finanse eden, örgütleyen bir yapı. Özellikle Batılı ülkelerde cami yapımı, İslam merkezi gibi çalışmaları desteklemesiyle bilinir. Bunun yanı sıra Suud ideolojisine uygun düşüncelerin İslam dünyasında yaygınlaşması için neşriyat yapardı. Bugünkü küresel çalışmalarla kıyaslandığında bol maddi imkanı olan gevşek bir örgütlenme modeli idi. Ancak bu hareketin özellikle Ortadoğu'da yükselen İslami hareketleri kontrol etmek, önünü kesmek için alan açılmış küresel bir hareket olduğunda şüphe yok. Bu küresel hareketin o zamanın sert siyasal şartları içinde Amerika'nın izni olmadan yürütülmesi, projelendirilmesinin de imkanı yoktu.Türkiye'de 12 Eylül sonrası yoğun biçimde Rabıta aleyhine yayın yapıldı. Her tür İslami çalışmayı buna bağlayan, toplumsal dinamikleri okuma özürlü bir kampanya yürütüldü. Oysa tam da bu dönemlerde Rabıta'nın küresel işlevi çoktan tamamlanmış yeni bir dalga devreye girmişti.Daha sofistike yöntemlerle çok daha ince toplumsal ağlara sahip yeni dalganın merkezinin Türkiye olduğu da çoğu kimseler tarafından atlanacaktı. Soğuk Savaş sonrasının yeni küresel ağları Orta Asya'dan Afrika'ya uzanan coğrafyada Amerika'ya eskortluk edecek bir misyon yüklenmişti. Beyaz, Müslüman, eğitimli insan malzemesi ve sömürgeci geçmişi olmayan küresel sisteme alan açan yeni bir hareket.Rabıta'nın boşalttığı küresel alanın bu yeni organizasyonla doldurulduğunu görmemek için sadece siyasal basiret gerekmiyor, din anlayışının da testten geçmesi gerekiyordu.Tüm dünyada hizmet adına bunca okulun, örgütsel ağın kurulmasına alan açanlar aynı zamanda Türkiye'de de İslami potansiyelin absorbe edilmesine göz yumdular. Muhtemelen Amerika ile zihnen bağımlı olan elitlerin göz yumduğu bu hareketin İslami hareketlere set çekeceği, yönlendireceği varsayılarak alan açılmasında, desteklenmesinde beis görmeyeceklerdi.. Ancak zamanla sistemin kılcal damarlarına girerek küresel patron adına el koymaya başladığı fark edildiğinde çok geç olmuştu…Dün 15 Temmuz darbe davasının ilk mahkemesinde önümüze konan fatura Rabıta sonrası küresel güçlerin İslamcıları engellemek için açtığı alanı doldurma planının sonucudur. Bu nedenle Batı'nın neden 15 Temmuz'a hala destek verdiğini anlamayanlar, geçmişi de doğru okuyamayanlardır.El Kaide türü örgütler nasıl Rabıta gölgesinde ortaya çıkmışsa 15 Temmuz darbesini besleyen altyapı da “ılımlı İslam" adına beslenen yapılardan çıktı.Bugün Suud'da çevrilen Marvel filmini bu açıdan okumakta yarar var
(Yeni Şafak'tan alıntıdır.)